Güneydoğu Akdeniz’in çatışmalarla dolu bölgesi Gazze, son günlerde kadınlar için bir savaş alanına dönüşmüş durumda. İsrail’in devam eden saldırıları sonucunda Gazze’de 12 bin kadının hayatını kaybetmesi, toplumda derin yaralar açtı. Bu trajik olay, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle Hamas’a öfke dolu bir mesaj verme fırsatı sundu. Öte yandan, bu durum sadece bölgedeki kadınların yaşadığı sorunları değil, tüm dünya genelinde kadın hakları ve barış arayışını da yeniden gündeme getirdi.
Son bir yıl içerisinde Gazze Şeridi’nde yaşanan iç savaş benzeri çatışmalar, özellikle kadınların hayatını hedef aldı. Eğitim, sağlık ve sosyal hizmetlerden yoksun kalan kadınlar, savaşın en büyük mağdurları arasında gösteriliyor. Ülkede yaşanan insani krizin boyutları, Birleşmiş Milletler ve diğer insani yardım kuruluşları tarafından alarm seviyesine getirildi. İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre, kadınların bu denli yüksek oranda hayatını kaybetmesi, sadece fiziki bir savaşın değil, aynı zamanda bir toplumsal travmanın da göstergesi. Savaşın ortasında, kadınlar birçok kez kayıplarını gizlemek zorunda kalıyor; evlat acısı, eş kaybı derken, birçok kadın toplumsal hayatın dışına itilmekte.
Hamas, bu trajediye karşı sesini yükselterek, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde toplumun dikkatini bu acıya çekmek amacıyla bir bildiri yayınladı. Açıklamada, “Kadınlarımızın katledilmesi asla kabul edilemez. Bizim için her bir kayıp, yalnızca bir rakam değil, onların aileleri ve toplumumuz üzerinde yaşanan derin bir yaradır” ifadelerine yer verildi. Hamas, bu mesajıyla sadece kendi taraftarlarına değil, uluslararası topluma da Gazze’de yaşanan insani dramı hatırlatma amacını güttü. Ancak bu açıklamalar, farklı siyasi anlayış ve inançlarla karşılaşınca, eleştirilere de maruz kaldı. Birçok insan hakları savunucusu, konunun daha geniş bir perspektiften ele alınması gerektiğini vurgularken, Gazze’deki kadınların acılarını dile getirdi.
8 Mart, dünya genelinde kadınların ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi başarılarını kutlamak için bir fırsat olarak görülse de, Gazze için bu gün, tam tersine bir yas günü niteliği kazandı. Dünyanın dört bir yanında kadınlar, ‘Kadınlar İçin Barış’ ve ‘Kadınlar İçin Adalet’ sloganları ile sokağa dökülürken, Gazze’de ise yaşananlar, bu sembolik günün ne denli iddialı bir anlam taşıdığını gözler önüne serdi. Sadece kadına yönelik saldırıların değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin de tartışıldığı bu gün, gazze’nin bağlamında çok daha karamsar bir tablo çizdi.
Meseleye genel bir perspektiften bakıldığında, bu olayın yalnızca Hamas ya da İsrail’in yaptığı bir savaş suçu değil, aynı zamanda dünyanın sessiz kalması ve bu trajediyi görmezden gelmesi olarak da değerlendirilebilir. Gazze’de yaşanan kadın kayıpları, çoğu insan için sadece bir haber başlığı olurken, burada yaşayanlar için ise kayıpların derinliği ve acısı bir yana, günlük yaşamın zorunlulukları ve hayatta kalma mücadelesi de ortaya çıkıyor. Bu nedenle Dünya Kadınlar Günü, herkes için daha çok bir farkındalık ve empati geliştirme fırsatı olmalı. Gazze’deki acılar, tüm dünyanın kadınlarına ve insanlarına yönelik bir hatırlatmadır. Savaş ve çatışmanın en büyük mağdurları olan kadınların sesi, sosyal adaletin sağlanmasında hepimiz için bir temel oluşturmalıdır.
Sonuç olarak, Gazze’de kaybedilen her bir kadın, sadece o aile için değil, tüm insanlık için büyük bir kayıptır. Bu durum, hem yerel hem de uluslararası ölçekte kadın haklarının savunulmasını ve desteklenmesini gerektiriyor. Kadınların haklarının ihlal edilmesine karşı çıkan bu tür olaylar, kadın hakları için mücadele eden tüm bireylere ilham vermektedir. 8 Mart, hem kutlama hem de düşünce derinliği oluşturma günü olarak değerlendirilmelidir. Hamas’ın bu önemli günde yaptığı açıklamalar, Gazze’deki kadınları bir kez daha hatırlatırken, dünya genelindeki kadınların sesine de çağrıda bulunmaktadır.