Her yıl baharın müjdecisi olan nisan yağmurları, sadece doğayı canlandırmakla kalmıyor, aynı zamanda bazı kültürlerde binlerce yıl boyunca süregelen geleneklerin de bir parçasını oluşturuyor. Özellikle de Anadolu’da, nisan yağmurunu şifa niyetine içme ritüeli, birçok ailede nesilden nesile aktarılıyor. İşte bu gelenek, 30 yıldır her yıl nisan yağmurunu içen bir kadının hikayesi ile hayat buluyor. Bu kadının hikayesine kulak verelim.
İstanbul'un tarihi bir mahallesinde yaşayan Elif Hanım, 30 yıl boyunca nisan yağmurunu içerek bir gelenek yaşatmanın gururunu taşıyor. Bu ilginç alışkanlığının kaynağının, kayınvalidesinden öğrendiğini belirten Elif Hanım, "Her nisan ayında yağmur yağdığında, kayınvalidem bize bardağını uzatır, 'Şifa olsun' derdi. Ben de bunu yapmayı öğrendim ve artık kendi çocuklarıma da aynı şeyi yapıyorum," diyor. Elif Hanım, bu ritüelin sadece fiziksel sağlık açısından değil, aynı zamanda ruhsal sağlık açısından da faydaları olduğuna inanıyor.
Yağmurun toplandığı ilk günlerde, Elif Hanım ve ailesi, annesi ve kayınvalidesi ile birlikte pencereden dışarıyı izleyerek yağmurun yağmasını bekliyor. "Yağmur yağmaya başladığında, hemen dışarı çıkıp bir kap su bırakıyoruz. İlk yağan yağmur suyu, en temiz ve en sağlıklı olanıdır," diyor. Nisan yağmurları ile şifa bulma geleneğinin bu kadar önemli olmasının nedeni, bu dönem boyunca doğanın canlanarak yenilendiğine ve bunun insanların ruhsal durumlarına da yansıdığına inanılmasıdır.
Elif Hanım, nisan yağmurunu şifa niyetine içmenin sadece bir gelenekten ibaret olmadığını, aynı zamanda bilimsel bir temele de sahip olduğunu vurguluyor. "Birçok eski kaynakta, yağmur suyunun temizleyici özelliklerinden bahsedilir. Doğanın bu güzel hediyesi, insan vücudu üzerindeki etkileri nedeniyle pek çok hastalığın tedavisinde kullanılır," diyor. Bunun yanı sıra, yağmur suyu, minerallerle doludur ve bu mineraller vücut için faydalıdır. Özellikle yağmur suyu toplama teknikleri, birçok placeboda olduğu gibi insanların sağlık üzerinde olumlu bir etkiye sahip olabiliyor.
Elif Hanım, kendi deneyimi ile nisan yağmurunun kendisine sağladığı yararları paylaşıyor. "Yıllardır bu geleneği sürdürdüm ve kendimi hep sağlıklı hissettim. Bazen baş ağrıları, uykusuzluk gibi sorunlar yaşadığımda, nisan yağmurunu içtiğimde kendimi daha iyi hissediyorum," diyor. Yağmur suyu ile yapılan bu ritüelin ruhsal ve fiziksel sağlık üzerindeki etkileri, Elif Hanım ve onun gibiler için bir yaşam biçimi haline gelmiş durumda.
Çocuklarına da aynı geleneği aşılamak isteyen Elif Hanım, "Umarım bu gelenek nesiller boyu sürer. Her çocuk, doğanın bir parçası olduğunu ve ona saygı duymayı öğrenmelidir," diyerek sözlerini tamamlıyor. Nisan yağmurunu içmenin sadece bir içecek olmadığını, bilincin ve geleneklerin aktarımı olduğunu vurguluyor. Her yıl baharın gelişini kutlamak için sabırsızlıkla beklediği o an, Elif Hanım için hem bir gelenek hem de bir yaşam tarzı haline gelmiş.
Sonuç olarak, nisan yağmurlarını içmek gibi eski ve anlamlı bir geleneği yaşatmak, hem sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek hem de doğanın bize sunduğu hediyeleri değerlendirmek adına önemli bir adım. Elif Hanım’ın hikayesi, bu geleneklerin hâlâ yaşatıldığını ve yaşatılması gerektiğini bizlere gösteriyor. Doğa ile olan bağımızı güçlendiren, geçmişle bugünü birleştiren bu tür rutinlerin önemini unutmayalım. Nisan yağmurlarının şifasını almak ve bu gelenekleri geleceğe taşımak, belki de hepimizin görevi olmalı.